Alp’lerin karmaşık yapısı sayesinde İsviçre’den gelirken Almanya’ya giriş çıkış yaptıktan sonra adını genellikle milli maçlarda aynı gurupta bulunmamızdan ötürü duyduğumuz Avrupa’nın küçük devletlerinden birisi olan bir prensliğe Liechtenstein’a elimizi kolumuzu sallayarak (gümrük ve pasaport kontrol üniteleri sadece göstermelik) giriyoruz.
160km karelik bu küçük ülkede 37.000 kişi yaşıyor ki bunların da 26.000 kadarı başkent Vaduz’da ikamet ediyorlar. Ülkenin adı aslında kendisine sahip olan ailenin de adı. 1719 yılında bugünkü ülkenin sınırlarını belirleyen topraklar Liechtenstein ailesi tarafından satın alınmış. Daha sonra Almanya, Avusturya, Macaristan kontrolüne girip çıkan ülke nihayet bağımsızlığını ilan etmiş.
Ülkenin bağımsızlık günü olan 15 ağustostan iki gün önce başkent Vaduz’a vardığımızda, başta şehir meydanı olmak üzere her yerde hararetli bir kutlama hazırlığı sürmekteydi.
Landhaus am Giessen adlı sevimli otelimizde en çok dikkatimi çeken şey, odanın balkon demirlerine sıralanan güzelim çiçeklerin saksılarına konuşlandırılmış zaman ayarlı sulama sistemiydi. Hayatımda ilk defa gördüğüm bu olay aslında bu ülke insanının hayata bakışıyla ilgili bir fikir sahibi olmak yönünden de etkileyici bir konuydu bence.
Vaduz tüm sevimliliği ve tarihi dokusuyla dikkat çekse de inanın şehirde 2 saatten fazla dolaşma şansınız pek yok. Bu küçük şehrin merkezindeki Liechtensteiniches müzesi, Kunst müzesi ve posta müzesi ilgi çekici olabilir.
Ama şehrin ve belki de ülkenin sembolü halen prensin de içinde yaşadığı Schloss Vaduz şatosu. Şehrin ardındaki alplerin yamaçlarına yerleşmiş bu görkemli yapı tüm ülkeye tepeden bakıyor. Şatonun yakınına kadar gitmeniz mümkün ancak iç tarafa geçemiyorsunuz prensin evi olduğundan 🙂 15 Ağustosta buradan havai fişek gösterileri düzenleniyor ve hatta bu günde prens ziyaretçilerine şarap ikram ediyormuş lonely planet bilgilerine göre.
Şehri turlayıp, kafeleri ve bir kaç dükkanı dolaştıktan sonra akşam yemeği ile tamamlıyoruz bir günlük ziyaretimizi. Buradaki tek şanssızlığımız havanın iyi olmaması. Yağmur sık sık geliyor ve üşütüyor.
Liechtenstein hakkındaki bir yanlışı da düzeltelim bu arada. Ülkenin küçüklüğü ve konumuyla benzeşen Andorra gibi bir açık free shop konumunda olduğu konuşulmaktadır ki bu bilgi her nereden gelmişse son derece yanlış gelmiştir. Zira şöyle bir göz attığımız alış veriş fiyatlarının Andorra ile uzaktan yakından bir ilgi göstermediği gibi neredeyse İsviçre standartlarında olduğunu belirtmeliyim. Ülkedeki bir çok kayak ve kış sporları merkezi aslında turistik olarak en önemli cazibeyi oluşturuyor. Ama fiyatlara dikkat etmek ve hesabınızı iyi yapmak şartıyla.
Aslında 15 Ağustosu burada geçirmek ve ülkenin milli bayramına katılmak güzel bir deneyim olabilirdi ama Almanya ve özellikle de Eagle Nest (Kartal yuvası) rezervasyonumuz nedeniyle bayramdan bir gün önce ayrılmak zorunda kaldık Vaduz’dan. Önümüzde bu gezinin son halkası olan Almanya’nın Bavyera’ sı Alpleri ve de Hitler’ in meşhur kartal yuvası var.
canım aşkım, keyifli yazıların için teşekkürler 🙂