BELÇİKA – Bruges – Ağustos 2015

Luxembourg City’den bindiğimiz tren ile iki saatlik bir yolculuktan sonra Avrupa Birliğinin ve de Belçika’nın başkenti Brüksel’e ulaşıyoruz. Brussels Centraal istasyonunda treni değiştirip hiç durmadan Belçika’nın incisi Bruges’e devam ediyoruz. Luxembourg – Bruges tek yön tren bileti kişi başı 32.40.-€. İkinci parti yolculuk da 1 saat sürüyor. Bruges istasyonundan eski şehrin kalbine doğru taksi ile 15 dakikada 15.-€ karşılığında ulaşıyor ve otelimiz Aragon’a yerleşiyoruz.
Bruges’in merkezine Markt Square’e yürüyerek sadece 5 dk. mesafedeki otelimiz modern, temiz ve kaliteli bir otel. Geceliğine 138.50.-€ ödeyeceğimiz otelimizde toplam üç gece kalmayı planladık.
Odaya yerleşmemizden sonra hemen çıkıyoruz dışarıya. Belçika’nın dünyaca ünlü harika şehrinin bugünkü görünümü 11. yüzyıla dayanıyor. Bol kanallı hali ile Amsterdam’ın daha küçük bir modeli havasını da veren bu şehir tahmin edilenin aksine deniz kıyısında değil. Deniz kıyısında yer alan ve bir liman kenti olan Zeebrugge’nin Bruges’e bir kanal ile bağlanması Bruges’i de bir kanallar şehri yapmış.
İlk günümüze bir öğlen üzeri başlıyoruz.
Tarihi şehrin ana meydanı olan Markt Square gerçekten göz kamaştırıyor.  Tam karşımızda 13. Yüzyıl tarihli bir kule olan Belfry of Bruges var.

DSC02666

Solumuzda rengarenk flaman mimarisinin sembolü evler dizisi.

DSC02668

Onun yanında da Provinciaal Court tüm güzellikleriyle yer alıyor.

DSC02667

Meydan çevresi klasik bir şekilde restaurant’larla çevrelenmiş. Fayton turunun da buradan başladığı anlaşılıyor. Meydanda şehrin tarihi kahramanları Pieter De Coninck ve Jan Breydel’in heykelleri var.

DSC02669

120.000 nüfuslu bu şehir Belçika’nın kuzeyindeki Flaman bölgesinde kalıyor. 2. Dünya savaşında zarar görmemesi sayesinde tamamıyla korunmuş yapısıyla bugün ülkenin en önemli turistik merkezi konumunda. Geleneksel Flaman mimarisine sahip renkli yapıları, kiliseleri, müzeleriyle gerçekten insanın nefesini kesen bir şehir burası. Dantelleri ve çikolataları oldukça meşhur olan şehrin özellikle yaz aylarında tıklım tıklım olduğunu unutmayın. Bizim de bulunduğumuz ay itibarı ile görünüm aynen böyle idi.

366 basamakla çıkılan ve tepesinden de oldukça güzel bir şehir manzarası sunan Belfry of Bruges’i sağınıza alıp girdiğiniz sokak sizi bol dantelci ve çikolatacının yanından arka bölümdeki köprü üzerine çıkartıyor ki işte şehrin kanallarıyla tanışacağız ilk bölge de burası. Kanal turu yapan tekneler buradan hareket ediyorlar. Özellikle köprüyü geçip sola döndüğünüzde bana göre şehrin en güzel manzarasına ulaşıyorsunuz.

DSC02716

Turumuza tekne ile devam edince, su üzerinde şehrin bir çok farklı yönünü de görme imkanımız oluyor.

DSC02672

DSC02673

DSC02676

DSC02696

Kişi başı 8.-€ ödediğimiz tekne turu sonrasında şehrin bir diğer güzel meydanı olan Burg’e doğru yürüyoruz. 1799 tarihli St-Donatian katedrali ve meydanı çevreleyen diğer geometrik sanatsal yapılar gerçekten çok güzeller.

DSC02707

DSC02706

The Church Of our Lady Kilisesini şehrin her yerinden görüyorsunuz ki kulesi de zaten şehrin en yüksek ikinci yapısı imiş. Akşam olunca da tesadüfen keşfettiğimiz muhteşem bir İtalyan butik restaurant’ı olan SALE & PEPE ‘de çok güzel bir yemek yiyoruz. (Kleine St. – Amandsstraat 1). Markt meydanına oldukça yakın konumdaki bu restaurant’ı kesinlikle tavsiye ediyorum. Yemek sonrası tura devam. Bruges’in gece hali de farklı bir güzel.

DSC02732

DSC02741

Bruges normal şartlarda bir tam günde rahatlıkla gezebileceğiniz bir şehir. Bizim burada 3 gece kalıyor olmamızın nedeni de aslında diğer 2 günümüzü çevredeki bazı farklı yerlerde değerlendirmek istememiz. Bu yerlerde konaklamak yerine her gece bu güzel şehri tekrar ve tekrar yaşamayı tercih ettik.

Nitekim şehirdeki 2. günümüzde bir araç kiralayarak Belçika’nın önemli bir liman kenti olan Oostende yakınlarındaki 2. dünya savaşının önemli ögelerinden Atlantic Wall’un bir bölümünü görmeye gittik. Bloğumuzu takip eden dostlarımız bizim bir 2. dünya savaşı meraklısı olduğumuzu ve bir çok gezimizin temasında bu konunun önem arz ettiğini hatırlayacaklardır. Burada gördüklerimizi hemen bir sonraki yazımda sizlerle paylaşacağım.

Bruges’teki 3. günümüzü, sabahleyin otelimizden ayrılarak Fransa’nın Calais kenti yakınlarındaki üç önemli nazi füze üssünü gezmeye ayırdık ki bu da sonraki yazımızın konusu oluyor.

Bruges ile ilgili son söyleyeceğim konu ise yukarıda adı geçen The Church of Our Lady kilisesinin içinde yer alan Madonna and Child heykeli. 1501 tarihli bu Michelangelo harikasının ilginç bir hikayesi var. 2. Dünya savaşı sırasında Nazi’ler tarafından çalınan bu heykel savaşın sonunda Avusturya’nın Altaussee Tuz madeninde bulunup tekrar eski yerine dönmüş. Geçtiğimiz yılın Hollywood yapımlarından “The Monuments Men” filmine de konu edilen bu heykeli yerinde görüp fotoğraflamak bu şehirdeki son işimiz oldu.

IMG_5502

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s