Bruges şehir turumuzu tamamladıktan sonra planımıza uygun çevre turlarına başlıyoruz. İlk sırada yine bir 2. Dünya savaşı konusu var. Hitler’in ünlü Atlantik Duvarının bir parçası olan Ostend şehrinin hemen yakınındaki bunker ve silah kompleksine gidiyoruz. Belçika’nın en iyi konumdaki savaş sitesi olarak kabul edilen bu yeri anlatmadan önce size kısaca Atlantic Wall hakkında bilgi vermeliyim.

Hitler Almanyası savaşın başladığı dönemden bir süre sonra müttefiklerin Avrupa’nın batı kıyısından bir çıkartma yapacaklarını biliyor ve buna göre hazırlık yapıyordu. Yapılacak bir çıkartma mutlaka büyük bir limana ihtiyaç göstereceğinden bu özelliğe sahip şehirlerde Oslo’dan başlayıp Portekiz kıyılarına kadar olan tüm coğrafyada büyük koruganlar inşa edilmekteydi. İşte bu projenin adı da Atlantik duvarı idi. Gerçi beklenen çıkartmanın gerçekleşmiş olduğu 1944 yılından önce Almanya’nın gücü ve parası bu duvarı tamamlamaya yetmemişti. Ayrıca hesapta olmayan bir şey de vardı. Tüm savaş teknolojisinde Alman’ların oldukça gerisinde kalan müttefikler dünyanın ilk seyyar iskele gruplarını inşa etmeyi başarıp, onları Normandiya kıyılarına konuşlandırınca, aslında bir liman kentine çıkma zorunluluğuna da son vermiş oluyorlardı. Böylece o meşhur çıkartmanın yapıldığı yer de Hitler’in hesaplarını şaşırtacaktı. Şimdi biz yine konumuza dönelim.

Bruges’den yarım saatlik bir mesafede olan Ostend şehrinin batısındaki Atlantic Wall’a 6.50.-€ kişi başı ücret ödeyerek girdik. Burayı gezerken havanın güzel olması da önemli çünkü geniş bir alan ve sık sık da gün yüzüne çıkmak durumundasınız.

Çoğunlukla yer altına o ünlü Alman teknolojisi kullanılarak yapılmış bulunan kompleks son derece yeni ve etkileyici görünüyor. Tabii bunun en önemli nedeni de burada bir savaşın yaşanmamış olması. Denizden gelmesi beklenen düşman tam arka taraftan yani karadan gelince, planı ve projesi buna göre yapılmamış olan koruganlar ve tüm sistem çok kolay bir şekilde müttefiklerin eline düşmüş. Komuta odaları, yatak odaları, reviri, erzak depoları, cephaneliği, haberleşme birimleri ve tabii ki manş denizini gören devasa topları ve uçak savar bataryalarıyla, aydınlatma ve radar birimleriyle tesis sanki bugün dahi savaşa hazır bir görünüme sahip duruyor. Turumuza başlıyoruz. Giriş sonrası bir süre yürüyünce önünüze tünel girişleri geliyor.

Tesisin yerleşim planı bu şema ile gösterilmiş.

Her birim mankenler ve tamamen orijinal giysi ve ekipmanla donatılmış olduğundan yeterince etki yaratabiliyor.

Turumuz boyunca sık sık bir içeri bir dışarı çıkıyoruz.

Topların namlularının gösterdiği yönde bugün sadece plajlar var.

Yaklaşık 1 saat süren turu tamamladıktan sonra otoparktaki arabamıza dönüp Fransa yönüne devam ediyoruz. Sırada yine ismi savaşla hatırlanan bir liman kenti olan Dunkerque var.