Belçika’nın en güzel şehri neresidir ? İşte bu soruya verilen cevaplar ikiye ayrılmakta ve bir tarafta Bruges’ciler diğer tarafta Ghent’çiler yer almaktadır.
Bu gezimizin Belçika bölümüne Bruges ile başlayıp, önceki yazılarımda paylaşmıştık düşüncelerimizi sizlerle. Şimdi kuzey Fransa dönüşü yine Belçika’dayız. Ağabeyimin 40 yıldır yaşamakta olduğu St. Niklaas adlı küçük şehre oldukça yakın olan Ghent’i bu defa özel bir avantajla gezeceğiz. Bu avantaj yeğenim Selin’in eşi Arne’nin bize rehberlik edecek olmasından kaynaklanıyor. Arne doğma büyüme bir Ghent sakini. Bir şehri oranın yerlisiyle gezmekten daha büyük bir avantaj olabilir mi ?
Hakkındaki ilk bulgulara 650 yılında ulaşılan Ghent’in bugünkü görüntüsü 1500’lere dayanıyor. Kanalları ve flaman mimarisiyle burada da bir Amsterdam havası var. Belçika’nın flaman bölgesinde 250.000 kişilik bir kent.
Şehir turunda ben ve Tunca’dan başka yeğenim Sinan, eşi Ping ve Arne olmak üzere 5 kişiyiz ve kendimizi Arne’nin rehberliğine teslim ediyoruz.
Graslei ve Korenlei nehirlerinin birleştiği kanal ilk karşımıza gelen yer.
Kanalın yan tarafından devam ediyoruz ve karşımızda şehrin sembollerinden St. Baafskathedraal var. MS 942’ye dayanan bir tarihi olan bu katedralin belkide kendisinden daha önemli bir konuğu var içinde.
Ünlü ressam Van Eycks tarafından 1432 yılında yapılan ve resim değeri kadar dini değeri de olan meşhur Mystic Lamb (Mistik kuzu) tablosu bu katedral içinde sergileniyor. Aynı Bruges’deki Çocuklu Meryem heykeli gibi Nazilerin işgali sırasında çalınarak kaçırılan bu tablo da Avusturya’nın tuz madenlerinde saklandığı yerde bulunup aynen evine geri getirilmiş. Işık ve ısı yönünden özel bir bölümde korunarak sergileniyor bu ünlü eser.
Katedrale kişi başı 4.-€ ödeyip çıktıktan sonra karşımıza şehrin bağımsızlık sembolü olan 1313 tarihli görkemli yapısı Belfry çıkıyor.
Her gün saat 18.00’e kadar ziyarete açık olan binaya giriş ücreti 8.-€
Tura devam ediyoruz ve Arne bizi dar bir ara sokağa sokuyor. Güzel grafitilerle dolu bu sokak bizi arka tarafta şehrin bir diğer ünlü meydanı olan Vrijdag Markt’a çıkarıyor.
Bu meydana çıkmamızla beraber Arne bira molası veriyor. Yüzlerce çeşit birasıyla övünen Ghent’in gerçekten birbirinden ilginç biralarını keşfe başlıyoruz biz de. 🙂
Bira sonrası tekrar kanal bölgesinde dolaşmaya devam ediyoruz.
Sırada şehrin bir diğer turistik yeri olan kalesi var. Gravensteen Castle her gün saat 18.00’e kadar açık ve giriş ücreti 10.-€
Tarihi 1. ve 2. Yüzyıllara kadar dayanan bu etkileyici yapı orta çağlarda Viking’lere karşı direnmiş. 1180 yılında bugünkü görünümüne benzemeye başlayan kalenin surlarından çok güzel Ghent manzaraları var.
Kaleden çıktıktan sonra artık turumuzun da sonuna geliyoruz. Bir diğer ünlü Belçika ürünü olan Waffle bu güzel gezinin güzel bir noktası oluyor. Arne’ya çok teşekkür ederek bizi bekleyen diğer aile üyelerini görmek üzere eve doğru yola çıkıyoruz.
Şimdi eğer bana soracaksanız Bruges mi Ghent mi diye ? Çok küçük bir farkla da olsa benim oyum Bruges’den yana.:)