BELARUS – Minsk – Eylül 2015

2015 yılının son çeyreğine girerken Avrupa’da görmediğim iki ülkeden birisi olan Belarus ve başkenti Minsk radarımıza girdi. Havalar fazla soğumadan bu kuzeye yakın ülkenin tadını çıkarmak için üç günlük bir program yaptık. Geriye bir tek Moldova kalıyor.

Artık dünyanın her yerine uçan THY’nın Minsk’e direkt seferinin olması, Belarus ve Türkiye arasında uzun yıllardır var olan vizelerinde karşılıklı olarak bir süredir kaldırılmış olması bu geziyi daha cazip ve kolay hale getirmiş oldu.

Minsk’e yaklaşık 2 saatlik bir uçuşla vardıktan sonra pasaport işlemleri de makul bir sürede tamamlandı. Burada dikkat etmeniz gereken en önemli konu Belarus’un Türk vatandaşlarından seyahat sigortası talep ediyor olması. Bu seyahat poliçenizi Türkiye’deki sigorta acentenizden İngilizce olarak düzenletmeniz ya da Minsk Hava alanında pasaport kontrolü öncesinde yer alan bir kontuardan bedeli karşılığında almanız gerekiyor. Biz birinci yolu tercih etmiştik. Belarus’un bol sıfırlı ve bizim altı sıfır atmadan önceki halimizi hatırlatan bir parası var. Belarus Rublesi. 15.000 Ruble yaklaşık 1,5 TL ediyor.

Hava alanı çıkışı taksi ile yaklaşık 40 dakikada oldukça güzel bir yolda bol orman manzarası görerek geldik Minsk’in merkezine.
Burada bize üç gün için ev sahipliği yapacak olan otelimiz Crown Plaza şehrin en prestijli otellerinden. Üstelik bir Türk yatırımcının eseri olan bu otelin resepsiyonunda duvarda yer alan Atatürk posteri insanı bir tuhaf yapıyor check in yaptırırken. Otelde Türkiye ile ilgili izler bununla da sınırlı değil. Biraz pahalı da olsa tavşan kanı Türk çayı 24 saat emrinizde. Pahalı derken çay fiyatının yarısına votka içmenizin mümkün olduğunu söylemeye çalıştım aslında. Ayrıca gece saatlerinde güzel bir mercimek çorbası da mevcut otelin barında.

DSC03112

Otelin içinde şehrin önemli gece kulüplerinden Next ve bir casino da yer alıyor. Casino girişinde giyiminize,ayakkabınıza kadar bakan ve uygun görmediğinde geri çeviren bir uygulama var. Next gece kulübü ise bizim orada bulunduğumuz sırada tadilat nedeniyle kapalıydı.
Otelin konuk ilişkilerindeki güzel Aloyna size Minsk ve çevresinde yapabileceğiniz her türlü aktivite için yardıma hazır bekliyor. Aslında otel personelinin tamamı son derece güler yüzlü ve ilgili.

Otelden çıkıp tam sağa dönerek bir 70 m. yürüdüğünüzde ise şehrin ana caddesine ulaşıyorsunuz. Nezalezhnastsi caddesi. Alış veriş ve restaurant imkanı sağlayan bu cadde tam bir eski Sovyet dönemi düşüncesinin eseri. Dörder şeritli geniş caddeler, bir şeridin genişliğinden daha geniş kaldırımlar, son derece ferah ve rahat bir hava yaratıyor. 2. Dünya savaşında en ağır faturalardan birisini ödeyen Minsk adeta savaş sonrasında yeniden inşa edilmiş. İşte bu inşa sırasında neredeyse tüm yapıların bir mimari zerafet ve değer taşımasına da önem verildiğinden ortaya son derece güzel bir şehir çıkmış. Yaklaşık 2 milyon insanın yaşadığı şehirde Aziz Simon ve Helena Kilisesi, Zafer meydanı, Botanik bahçesi, Gorky parkı,St.Virgin katedrali, Yanka Kupala parkı, Güzel Sanatlar müzesi, Pishchaluski kalesi, Town Hall gibi bir çok görülesi yer ve yapı var.

DSC03121

DSC03124

DSC03127

DSC03208

Bunların bir bölümünü gezdik ama benim favorilerim, Büyük Vatanseverlik Savaşı Tarihi, Belarus Devlet müzesi ve Town Hall oldu.
Müzede oldukça etkileyici bir 2. Dünya savaşı teması var. Sunumu da son derece başarılı.

DSC03142

DSC03148

DSC03153

DSC03173

DSC03175

DSC03177

DSC03186

DSC03190

DSC03195

Town Hall ise ayakta kalan ender tarihi binalardan ve hemen yanı başında sempatik bir Rus kilisesi yer alıyor.

IMG_9411

DSC03209

DSC03211

DSC03221

Minsk günlerimizin ilki bol şehir turu ve müze gezmekle geçerken iki güzel restaurant keşfettik. Aslında oteldeki Aloyna’nın önerilerinden birisi olan Vasiliki restaurant ki Nezalezhnastsi caddesi üzerinde yer alıyor. Hem Belarus mutfağı yönünden çok başarılı ve hem de güler yüzlü güzel garson kızları ile içinizi açıyor. 🙂

DSC03136

Ayrıca yine otele çok yakın Grunvald Cafe’de bahçesi ve mutfağı ile çok güzel.
Küçük bir şehir sayılabilecek Minsk’i bir tam günde gezmeniz mümkün, biz de öyle yaptık.

Geriye kalan iki günümüzün birisini Minsk’e bir saat uzaklıktaki Khatyn Memorial Complex’i görmeye diğerini ise Stalin’s Line’da değerlendirmeye karar verdik. Bizi Kathyn’e götürüp getirmesi ve de orada beklemesi için 70.-€ karşılığında anlaştığımız taksi şöförümüz Andrei (+37529 349 11 19) ile kahvaltı sonrası Kathyn’e yola çıktık. 60 km. mesafedeki Kathyn orman içersinde sevimli ve küçük bir köy imiş. İmiş diyorum çünkü 22.03. 1943 ‘te Nazi’ler burada yaşayan 149 kişiyi bir kiliseye sokup canlı canlı yakmışlar. Sadece bir kişinin kurtulabildiği bu vahşet sonrasında bir hatıra ve anı merkezi haline dönüştürülen Kathyn tüm Belarus’un yaşadığı acıları ziyaretçilerine aktarıyor bugün.

DSC03249

Çevre düzeni ve ambiyans son derece etkileyici. Özellikle elektronik bir düzende belirli aralıklarla çalan çanlar tüylerinizi diken diken yapıyor. Burada bir fotoğraf sergisi de görmeniz mümkün.

DSC03225

DSC03232

DSC03234

DSC03236

DSC03239

DSC03246

Turumuzu tamamlayıp Minsk’e geri dönüyoruz Andrei ile ve ertesi gün Stalin’s Line için de anlaşıyoruz kendisiyle.

Stalin’s line 2. dünya savaşında çarpışmaların yaşadığı bir bölge ve Minsk’e yarım saatlik mesafede. Buradaki siperler ve silahlar geniş bir alanda sergileniyor. Parasını verirseniz kalaşnikoflarla ateş etmeniz, tankla tur atmanız mümkün.

DSC03251

DSC03253

DSC03254

DSC03257

DSC03262

DSC03263

DSC03266

DSC03267

DSC03270

DSC03277

DSC03288

Tabii Minsk gecelerini o ünlü gece kulüplerine gitmeden bu geziyi bitirmeye gönlümüz el vermiyor.

DSC03137

Otelimizdeki Next gece kulübünün tadilat nedeniyle kapalı olduğunu söylemiştim daha önce. Bu nedenle alternatifini sorduğumuzda aldığımız cevap BLACK HOLE oluyor. Bir taksi ile 15 dakikada vardığımız kulüp gerçekten çok güzel. Havalandırma ve ışıklandırması oldukça başarılı olan kulüpte barların üstüne dökülen alkolün yakılmasıyla oluşan alevler ve üzerinde dans eden birbirinden güzel kızlar, keyifli müzikler ve votkalar derken güzel bir geceyi geride bırakıyoruz.

IMG_9448

Son gün bir kaç parça yerel hediyelik eşya alımından sonra hava alanı yolu gözüküyor. Özellikle Haziran, Eylül ayları arasında hava fazla soğumadan gidip görün bu güzel şehri.

2 Comments Kendi yorumunu ekle

  1. bahar serdaroğlu dedi ki:

    Yine harika bir yazı olmuş. Sizin yazılarınızı okudukça gittiğiniz her yere gidesimiz geliyor. Ama merakla Dominic yazınızı bekliyorum.

    1. semihbolca dedi ki:

      Çok teşekkür ederim Bahar’cığım. Dominic’e az kaldı. Sırada Amsterdam ve Viyana var. 🙂

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s