İSKOÇYA – Edinburgh – Haziran 2017

Birleşik Krallığın tepelerine High Lander’a bu sefer yolculuk. Gençlik yıllarında Durham yakınlarındaki bir gönüllü gençlik kampından günü birlik gelip döndüğüm İskoçya’nın bu harika kentine bu sefer ilginç bir yolculuk yapıyorum. İlginç dememin sebebi tam 13 erkek arkadaş olarak gidiyor olmamız. Ekibin taze damadı Altuğ’un evlilik kutlaması temalı bir gezi oluşturduk. Bu fikrin orjinal hali, bekarlığa veda idi aslında ama tarihi tutturamayınca evliliğin kutlanmasına dönüştü 🙂
THY her gün düzenli bir uçuşa sahip Edinburgh’a. Biz de bir sabah 09.00 uçuşuyla yola koyulduk. Guruptan 8 kişi 4 geceliğine ve diğer 5 kişi ise 3 geceliğine organize olabildiğinden iki ayrı seferde başlıyor yolculuğumuz.
Benim de içinde olduğum 8 kişilik gurubumuz 4 saat 15 dakikalık bir yolculukla varıyor Edinburgh’a. Schengen üyesi olmayan Birleşik Krallık için İngiltere’den aldığımız vizelerimizle giriyoruz Edinburgh’a.

Altuğ’un tecrübelerinden yararlanarak hava alanı şehir merkezi yolculuğumuzu belediye otobüsü ile yapıyoruz. Otobüsü North Bridge üzerinde şehrin kalbinde terk edip otelimize doğru yürüyüşe geçiyoruz. Stay Central Hotel yine eski şehrin merkezinde Cowgate 139 adresinde ve çift kişilik odanın gecelik ücreti de 162.- Pound. Otelin konumu, personelin ilgisi ve güler yüzü son derece güzel. Ama işin en özel tarafı, konserlerin de verildiği bir etkinlik alanının içinde ve hemen yanı başındaki Three Sisters Bar’a komşu konumunda olması. Öyle ki, kaldığımız sürece hava şartlarının çok da iyi olmamasına rağmen burada sürekli bir eğlence ve şamata vardı. Bekarlığa veda partileri, konserler ve bol içki 🙂

Hava şartları demişken, Haziran ayında bu şehirde eldiven ve bereyle dolaşacağımı hiç tahmin etmemiştim. Hele İskoç kızlarının mini etek ve açık ayakkabılarla ortalıkta dolaştığını görünce insanın gerçekten morali bozuluyor, tuhaflık bende mi diye 🙂 Gerçi otelimizin duvarındaki “somebody says winter is warmer then summer” yazısı da bizi haklı çıkarmıyor değil.

Grubun bir diğer yarısı ise yer yokluğu nedeniyle İbis Hotel’de konaklamak durumunda kaldı. Orasını görmedim ama arkadaşlardan bir şikayet de duymadım. Otellere yerleşme ve kıyafetleri hava durumuna göre güncelleme işleminden sonra attık kendimizi Edinburgh sokaklarına. Son derece ihtişamlı bir tarihi olan şehrin ilk izleri MÖ 900 yılına kadar dayanıyor. Roma işgalinde geçen yıllardan sonra İskoç’ların günümüze kadar sürecek en büyük dertlerinin ise İngilizler olduğunu artık bilmeyen yok. Robroy, Brave Heart gibi filmler ve son yıllardaki popüler bağımsızlık referandumları sayesinde işin bu tarafını artık hepimiz öğrendik.

Oxford road üzerindeki Pizze Express’te karnımızı doyurduktan sonra şehrin sembollerinden Edinburgh kalesine doğru yöneliyoruz.

Kapıda bir hayli kuyruk var. Ama daha da kötüsü yağmur ve rüzgar da var. Bir süre bekledikten sonra, kale turunu önümüzdeki günlere erteleyip son görünümüne 18. Yüzyılda ulaşan ve içerisinde ünlü William Wallace’ın heykelini de barındıran bu görkemli yapıdan uzaklaşıyoruz.

Hem sıcaklığı ve hem de eğlencesi dikkate alınınca Slainte Mhath (İskoç dilinde şerefe demek) adındaki The Scotch Whiskey Experince’e yani viskinin hikayesinin anlatıldığı ve sonrasında da tadımının yapıldığı müzeye girmeye karar veriyoruz. Giriş kişi başı 17.50.-Pound. Rayların üzerindeki fıçılara ikişer kişi bindikten sonra bir yandan tur başlıyor ve bir yandan da videolar aracılığı ile viskinin hikayesini izliyoruz. Tabii ki en güzeli tur sonundaki tadım bölümü.

İskoçya’da binin üzerinde viski çeşidi olduğunu ve çok büyük bölümünün de oldukça eski bir tarihi olduğunu görünce insanın hepsini deneyesi gelmiyor değil. Barlar da bunu düşünmüş olmalı ki, size dörder farklı viski tadımı imkanı sağlayan özel menüler sunuyorlar.

Kaldığımız süre içinde en eski ve köklü viski markalarından birisi olan Laphroaigh islay malt viski hepimizin sevgilisi oldu ve dönüş bavullarımızda bolca yer buldu. Üstelik şehrin içindeki Lidl gibi marketlerdeki satış fiyatı da freeshop’lardan çok daha ucuzdu.

Viski macerası sonrasında oldukça eğlenceli bir başka maceraya geçiş yaptık. The Scottish Photo Experience. 555 Castlehill adresindeki bu büyük mağazada bir çok İskoç ürününün satışının yanında sizi geleneksel İskoç kostümleriyle fotoğraflayan bir bölüm de bulunuyor. Kişi başı ortalama 10.- Pound karşılığında fotoğraflardan da göreceğiniz gibi tepeden tırnağa geleneksel İskoç giysilerine bürünüyor ve İskoçya manzaralı duvarların önünde poz veriyorsunuz. Sonrasında da bu fotoğraflar basılıp size teslim ediliyor. Biz tabii ordu gibi girince içeriye, giysi sayısı problemi çıktı ortaya 🙂 En fazla 12 kişilik erkek giysisi var ve biz 13 kişiyiz. Sevgili Burak hiç naz etmeden bir İskoç leydisi olmayı kabullenince problem anında çözüldü.

Giyinme, fotoğraf çektirme ve soyunma bölümlerinin ne kadar eğlenceli geçtiğini tahmin edebilirsiniz.

Hatta konuya kendisini hayli kaptıranlarımız bile oldu. 🙂

Sokaklarda ünlü Willam Wallece kılığına bürünmüş kişiler fotoğraf çektirmek için sizleri bekliyor.

Ama benim favorim bu müthiş güzellikteki baykuş oldu.

Akşam yemeğine sıra geldiğinde ise Howies Restaurant yine sevgili Altuğ’un tavsiyesiyle gündeme geldi. Victoria Street 10 -14 adresindeki bu restaurant’tan fazlasıyla memnun kaldığımızı hatta bir kez daha da gittiğimizi belirtmeliyim.

Yemek sonrası adresimiz three sisters bar. Gelsin viskiler, gitsin biralar.

Edinburgh programımızda iki ayrı günlük tur ayarlayan sevgili Mustafa’ya bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

Bunlardan birisi şehrin 40 km kadar dışında yer alan ünlü Rosslyn Chapeli idi. Kişi başı 9.- Pound ödeyerek girilen şapelin ünü, Da Vinci Şifresi filmiyle ikiye katlanmış olduğundan ziyaretçi sayısı da bir hayli fazlaydı. Tarihi 1446’ya dayanan şapelde yedi büyük günah ve yedi büyük erdem betimlemelerini görmek, bir çok masonik sembolü ve tabii ki ünlü çırak sütununu incelemek mümkün.

Şapel sonrası turumuzda William Wallace önderliğindeki İskoç’ların İngilizleri mağlup ettikleri savaş alanı ve bu alanda konuşlandırılmış devasa Wallace heykeli var.

Turu GlenKinchie viski fabrikası turu ile tamamlıyoruz.

Edinburgh yakın çevresi dahil toplam 3 gün içinde çok rahat gezip görebileceğiniz gerçekten görülmeyi hak eden harika bir şehir. Mevsime ve hava koşullarına dikkat etmek ise en önemli konu. Zira özellikle rüzgarı hiç çekilmiyor ve sizin gezi performansınızı da düşürüyor.

Sevgili Altuğ’a mutluluklar dileyerek gezimizi sonlandırıyoruz. Muhteşem gezi gurubumun üyeleri olan Süleyman, Ergin, Bülent, Ersun, Ziya, Murat, Hüseyin, Oral, Burak, Mustafa, Altuğ ve Kuthan’a çok teşekkürler.

1 Comments Kendi yorumunu ekle

  1. Basak Gezer dedi ki:

    Harika olmuş Semihciğim ellerine sağlık😘😘😘😘

    Başak Gezer İELEV Özel Anaokulu Müdürü/ Koordinatörü

Yorum bırakın